Dilsizlere Dil Veren:Baleybelen


“Öyle müstakil bir dil icat ettim ki böylesini ademoğlu yaratmadı. Türkçeyi, Farsçayı bu dile aktardım, Arap dizilişiyle bu binayı sağlamlaştırdım. Adını Baleybelen koyduğum bu dilde on konu tertip edildi. Her ilimde fazilet sahiplerinin aşamadıkları yüz meseleyi yetkince yazdım. Hak ehli birçok eser meydana getirdiler, ama hiçbiri böylesini meydana koymuş değil.”

Muhyi-i Gülşenî, asıl adıyla Mehmed bin Fethullah Ebu Talip 1528 yılında Edirne’de doğar. 1552 yılının sonunda Kahire’ye gider. Edirne’den binlerce kilometre uzakta olan Mısır’da halkın devlet görevlilerinden farklı dil konuştuğunu fark eden Muhyi Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde tek dilin konuşulmasını hedefler. Aynı amaçla Muhyi’den 3 asır sonra Zamenhof da bir yapay dil oluşturur.

Bilgi Sadece Onu Öğrenme İsteği ve Yeteneği Olanlara Verilir 

Ancak Muhyi’nin “Osmanlı sınırları içinde tek dil”haricinde bir amacı daha vardır. O da ulemanın kabul ettiği din ve dünya görüşü halkın bir kesiminin benimsediği görüşle çeliştiğinde ortaya çıkacak kargaşayı engellemektir.
Muhyi-i Gülşenî’nin de fikirlerini benimsediği İbn Arabî’nin ve düşüncelerinin muhaliflerce sert eleştirileri ve müdahaleleri de bu dilin oluşumun da etkilidir. Çünkü Sufilikte yüksek bilginin sadece işin ustalarıyla paylaşılması gerekir ve bunun da gizlice yapılması icap eder. Sufilerde “Bilgi sadece onu öğrenme isteği ve yeteneği olana verilir.” anlayışı vardır. 

Baleybelen’in Oluşumu

Bu iki farklı amaç için uğraşan Muhyi, iki farklı dil bilgisi ve sözlük için kolları sıvar.1566 yılında “Bereme’y Kabe’y Nele” adlı risalesini yazmaya başlar. Bu risalede dillerin doğuşuna dair görüşleri aktarır ve kendi görüşünü de ekler:

“Her insan yaratılışından topluluk içinde yaşamaya mecbur olduğu gibi eylemlerinde de olumlu-olumsuz karşılık göstermesi zorunludur. Bir başına kimse hayatını idame ettirmeye güç yetiremeyeceği için insanın kendi türünün yardımına ihtiyaç duyduğunda meramını aktarması olduğundan, insanlar Allah’ın lütuf buyurup ihsan ettiği sözlerle doğruyu yanlıştan ayırıcı oldular ve bu kelimelerin vasıtasıyla karşıladıkları anlamları kavradılar. Dil soyut-somut, fizik-metafizik bütün varlıkları kavrama hususunda diğer bütün iletişim vasıtalarından daha mükemmel ve gelişmiştir. Sesle de ilgili bulunması cihetiyle herhangi bir enstrümana ihtiyaç duymadan maksadı tam olarak her türlü ifadeye imkân verir.”

Baleybelen’de zahmetli bir iş istemeyen Muhyi, Arapça’daki tensiye (ikil), müennes (dişil) gibi yapılara yer vermez. Muhyi bu dilin söz dizimini Arapçadan, kelime gruplarını Farsçadan, genel yapı bilgisini Türkçe ve yine Farsçadan oluşturur. 
Muhyi’nin kendisinden ve çalışmasından şüphesi yoktur:

“Öyle müstakil bir dil icat ettim ki böylesini ademoğlu yaratmadı. Türkçeyi ve Farsçayı bu dile aktardım, Arap dizilişiyle bu binayı sağlamlaştırdım. Adını Baleybelen koyduğum bu dilde on konu tertip edildi. Her ilimde fazilet sahiplerinin aşamadıkları yüz meseleyi yetkince yazdım. Hak ehli birçok eser meydana getirdiler, ama hiçbiri böylesini meydana koymuş değil. “
 
Baleybelen’in Avrupalılar ve Türkiye Tarafından Keşfi 

Fransız araştırmacı Rousseau Halep’te bir kitapta gördüğü bu dile anlam veremez ve İstanbul’da Alman ataşesi ve ünlü Osmanlı tarihçisi Hammer’a gönderir. Hammer da şifrelerden bir şey anlayamaz ve Paris’teki Sacy’den yardım ister.
 Oryantal diller akademisinde akademisyenlik yapan Sacy  8 yıl Baleybelen üzerinde çalışır. 1813’te Fransa İmparatorluk Kütüphanesine bu dilin kayıp bir millete ait olduğunu düşündüğü bir makale yazar. Aynı zamanda da Alessandro Bausani Baleybelen’in yapay dil olduğunu keşfeder ama kaynak yetersizliği nedeniyle bu dili kimin icat ettiğini ve niye icat ettiğini açıklayamaz.
Türkiye’de de 1966’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden Profesör Doktor Midhat Sertoğlu’nun Hayat Tarih adlı dergide “İlk Milletlerarası Dili Bir Türk İcat Etmişti” adlı makalesiyle duyurulur.
Daha sonrasında Baleybelen’in şifresini beş yıllık araştırmalar sonucu Mustafa Koç çözer ve bunları Baleybelen / İlk Yapma Dil kitabında toplar ve 2006 yılında yayımlar.

Baleybelen’de Bazı Sözcük Ekleri

Baleybelen’de tıpkı Türkçedeki gibi sözcüğün kök kısmına eklenen eklerle sözcük türetilir.
•...em: mastar 
• ki...: -acak yer (Konum adları için) 
Ber: Bilmek  - > Kiber: Bilinecek yer (Okul) 
• ke...: Fiilleri alet adına dönüştürür. 
•...nek: Çokluk bildirerek ad yapar. 
Ber: Bilmek - > Bernek: Çok bilen, alim 
•...an/am : fiilden sıfat yapar. 
Fen: Bağışlamak - > Fenem: Bağışlayan (Allah’ın 'rahman' sıfatını karşılar.) 
•...ke: Küçüklük bildirir. 
Ber: Bilmek - > Berke: Bilgicik 
•Ki...: 2. Tekil şahıs eki 
Berer: Bilir -> Kiberer: Bilirsin 
•Le... : Eyleme olumsuzluk katar. 
Beres: Bildi - > Leberes: Bilmedi 
•...b : Birinci tekil şahıs eki 
Leberes: Bilmedi - > Lebereseb: Bilmedim 
Leberer: Bilmezdi - > Lebereseb: Bilmem
•...bil : Fiile “-ış” fiilmsisi getirir. 
Den:Gelmek - > Denbil: Geliş

Baleybelen’de Sayılar

Ed: Bir                   Edya: On Bir 
Bez: İki                  Bezya: On İki 
Cel: Üç                 Celya 
Düm: Dört           Dümya: On Dört 
Hen: Beş              Henya: On Beş

Kaynakça:
• KOÇ, Mustafa, Bilim Tarihinin İlk Yapma Dili Bâleybelen 

Yorum yazın

Previous Post Next Post